5 Nisan 2012 Perşembe

Gheorghe Hagi



Gheorghe Hagi Kimdir?

5 Şubat 1965 tarihinde Köstence'de doğan Gheorghe Hagi, futbola 1979-80 sezonundaFarul Köstence takımında başladı. 1982-1983 ilk kez Romanya Birinci Futbol Ligi’nde forma giyen Hagi, bir sezon sonra Bükreş ekiplerinden Sportul Studenţesc’e transfer oldu.  1985 yılında Romanya'nın en iyi oyuncusu olarak seçilen Hagi, 1986-1987 sezonundan itibaren Steaua Bükreş forması giymeye başladı. Hagi, Steaua’da 3 lig şampiyonluğu bir de Avrupa Süper Kupası sevincini tattı.
1990 Dünya Kupası'nda sergilediği futbol ile dikkatleri üzerine çeken Gheorghe Hagi, 1990-1991 sezonu başında 25 yaşındayken Real Madrid'e transfer oldu. İki sezon taşıdığı Real Madrid formasıyla 64 lig maçına çıkan Gheorghe Hagi, 1992-1993 sezonunda İtalya'nınBrescia takımına transfer oldu. İtalya ekibinde ikinci sezonunda takım kaptanlığına yükselen Gheorghe Hagi, yine bir Dünya Kupası’nın ardından İspanya’ya fakat bu kezBarcelona’ya transfer oldu. Johan Cruyff yönetimindeki Barcelona’da iki sezon forma giyen Hagi, 1996 Avrupa Şampiyonası’nın ardından kariyerinde büyük başarılara ulaşacağı Galatasaray’a imza attı. Gheroge Hagi 1996 yılında Galatasaray'a katıldığında futbol otoritelerinin olduğu gibi hayranlarının da kafalarında çok sayıda soru işareti vardı.
Gheorghe Hagi, kendisini eleştirenlere karşın, ilk üç maçındaki galibiyet golleriyle Galatasaray'da etkisini kısa süre içinde gösterdi. Metin Oktay, Turgay Şeren, Fatih Terim gibi kült oyuncuların ölesiye özlemini çeken taraftar, Gheorghe Hagi'yi bağrına bastı. Çok geçmeden Ali Sami Yen'in yanı sıra dört bir yandaki stadyumlar 'I Love You Hagi'sloganıyla yankılanmaya başladı. 4 Lig Şampiyonluğu, UEFA Kupası ve Süper Kupa'nın kazanılmasında büyük rol oynadı. Gheorghe Hagi, 2001-2002 sezonunun ardından profesyonel futbolculuk yaşamını noktaladı. 24 Nisan 2001 tarihinde ise Bükreş’te jübile maçında Dünya Karması'na karşı son kez Romanya Milli Takımı formasını giydi.
Futbola veda ettikten sonra Romanya Milli Takımı'nın başına geçen Hagi, 5 Eylül 2001 tarihinde 2002 Dünya Kupası grup eleme maçında ilk kez Romanya Milli Takımı teknik direktörü olarak takımın başında sahaya çıktı. Romanya bu maçta Macaristan’ı deplasmanda  2-0 mağlup ederek bir ilki başarsa da Hagi, ilk teknik direktörlük deneyiminde istediği başarıyı yakalayamadı. Romanya’yı Dünya Kupası’na taşıyamayan Hagi, milli takımın başında çıktığı dört Dünya Kupası grup eleme maçında bir galibiyet, iki beraberlik ve bir mağlubiyet aldı. 
2003-2004 sezonunda ise Bursaspor ile anlaşan Gheorghe Hagi, 12. hafta sonunda yeşil-beyazlı kulüpten istifa etti.  Bursaspor, Hagi yönetiminde 12 maçta; iki galibiyet, dört beraberlik ve altı mağlubiyet aldı.  Aynı sezonun sonunda Fatih Terim'in Galatasaray'dan ayrılmasıyla 27. haftada Galatasaray'ın yeni teknik direktörü olan Hagi, Galatasaray'ı 2004-2005 sezonu boyunca çalıştırdı. Bu süreçte Fenerbahçe’yi tarihi farkla yenerek 5-1 kazanılan final maçının sonucunda Galatasaray’a 14. Türkiye Kupası’nı kazandıran kadronun da başındaydı. Hagi yönetimindeki Galatasaray, 2004-2005 sezonunu 76 puanla üçüncü sırada tamamladı.  Galatasaray; Gheorghe Hagi yönetiminde Süper Lig’de oynadığı maçlarda toplam 28 galibiyet, 6 beraberlik ve 8 mağlubiyet aldı.
2005-2006 sezonunun ortasında FC Poli Timişoara’nın başına geçen Hagi, 2007-2008 sezonunda ise Steaua Bükreş’in teknik direktörü oldu. Rumen efsane, Şampiyonlar Ligi'nde Slavia Prag'la deplasmanda oynadıkları ve 2-1 kaybettikleri H Grubu ilk maçının ardından görevinden ayrıldı.
Çoğu insan onu "Türkiye'de oynayan gelmiş geçmiş en iyi yabancı oyuncu" diye tarif ediyor. Nefes kesen serbest vuruşları, zarif çalımları, öldüren sol ayağı, dayanıklı mizacı ve kişiliği dünyanın her yanındaki Galatasaray hayranlarının aklında ve gönlündeki yerini hala koruyor.Bugün Galatasaray Müzesi'nin duvarlarında asılı duran iki 10 numaralı formadan biri ona; öteki ise Metin Oktay'a ait.

Thierry Henry


Thierry Daniel Henry(Tiyeri Denyıl Anrii)
 (d 17 Ağustos 1977, Paris),
Fransız futbolcu Fransa Milli Futbol Takımı ve FC Barcelona takimi oyuncusu
1990 yılında AS Monaco tarafından keşfedildi ve sözleşme imzaladı1994 yılında profesyonel olduğu takımından 1998 yılında ayrıldı ve Juventus'a transfer olduBurada geçirdiği bir sezonun ardından İngiliz kulubü Arsenal'le sözleşme imzaladı
Attığı 200'den fazla golle Arsenal'de bütün zamanların en çok gol atan futbolcusu olduİki kez lig şampiyonluğu,üç kez Federasyon Kupası kazandıİki kez FIFA Dünyada Yılın Futbolcusu ödülüne aday oldu
Takımdaki son iki sezonunu kaptan olarak geçirdi ve 2006 Şampiyonlar Ligi finalinde takımını başında kaptan olarak sahaya çıktı.Haziran 2007'de 24 milyon euro'luk bir ücret karşılığında Barcelona'ya transfer oldu Fransa Milli Futbol Takımı ile;
FIFA Dünya Kupası
Katılım: 1998, 2002, 2006
Şampiyon: 1998
İkincilik: 2006
Avrupa Futbol Şampiyonası
Şampiyon: 2000
Katılım: 2000, 2004
Konfederasyon Kupası: 2003
Monaco ile;
Ligue 1: 1996-97
Fransa Süper Kupası: 1997
Arsenal ile;
Premier League: 2001-02, 2003-04
Federasyon Kupası: 2002, 2003, 2005
Community Shield: 2002, 2004
UEFA Şampiyonlar Ligi İkincilik : 2006
UEFA Kupası İkincilik : 2000
Premier League gol krallığı:2001-2002, 2003-2004, 2004-2005, 2005,2006
Fifa Dünya'da Yılın Futbolcusu (2'cilik): 2003 ve 2004


Kaynak: http://www.forumacil.com/sporcu-biyografileri/112102-thierry-henry-biyografisi-hayati.html#ixzz1rBmUR5pv

RONALDO



RONALDO EFSANESİ
"Başarısının karakterini değiştirmediğini görmek güzel.Bir Brezilyalı olarak onun bir numaralı hayranıyım"....PELE
PSV'de keşfedilen, Barcelona'da yıldızlaşan Brezilyalı forvet, İnter formasıyla sadece bir sezon tam anlamıyla forma giyebildi. 3 yıl geçti aradan. Ronaldo, Hakan'lı, Vieri'li, Recoba'lı İnter'i tribünlerden izliyor. Doktorlar sakatlığının ancak gelecek sezon başında ona izin verebileceğini söylüyorlardı ama futbol aşığı Ronaldo sakatlığına meydan okurcasına artık idmanlara katılıyor ve yakın bir zamanda da sahalara döneceğinin sinyallerini veriyor. Dileriz eski parlak günlerine bir an önce döner.


İşte "Yüzyılın Pelesi" olarak gösterilen Ronaldo'nun hayatına dair bilmek istediğiniz herşey.... 



RONALDO'NUN HAYATI

Adı: Ronaldo Luiz Nazario da Lima 
Şehir: Bento Ribero (Rio de Janeiro, Brazil), 22 Eylül 1976 
Boy:183cm
Kilo: 77kg
Şeref Ödülleri:
1996'da FİFA tarafından dünyanın en iyi oyuncu ödülü
1997'de Avrupa'nın En iyi Oyuncu Ödülü 
1997'de FİFA tarafından dünyanın en iyi oyuncu ödülü


Rio De Jenerio'da Sao Francisca'daki Javies hastanesinde sabah 9:30'da doğmuş. Doğduğu anda kendisine verilen isim Ranoldo Luiz Nazario Dalima. Onun doğumundan önce ailesinin Lona adında erkek Nelinino adında da kızları varmış.
Çok küçük yaşlardan itibaren futbolla iç içe olmuş. Annesi Sonia rüyalarında "pas ver, pas ver gol atayım"diye sayıkladığını ve ayaklarıyla boşluğu tekmelediğine şahit olmuş. Okulla çok bir alkası olmamış.
4 yaşında iken babası Nelio ona yılbaşı hediyesi olarak bir futbol topu vermiş. O günden sonra o topu hiç bırakmamış hep onunla oynamış. Ronaldo büyük Pele'den sonra Brezilya'nın gelmiş geçmiş en büyük yeteneği. Profesyonel kariyerine 1990-91 sezonunda RAMOS takımında başlad 



1996 yılında FİFA onu oy birliği ile dünyanın en iyi oyuncusu ünvanı verdi. 21 yaşındaki bir genç olarak 1997'de çok yüklü bir ücret karşılığı İtalya klübü İnter'e transfer olarak yepyeni bir başlangıç yaptı Ronaldo bir anda kendini San Siro'nun çimlerinde buluverdi.
3 yıl geçti aradan. Ronaldo, Hakan'lı, Vieri'li, Recoba'lı İnter'i tribünlerden izliyor. Doktorlar sakatlığının ancak gelecek sezon başında ona izin verebileceğini söylüyorlar. Futbolseverler, Ronaldo'nun geçen sezon Lazio maçının ortasında bir anda yere düşüp kıvranmasını unutamıyor.
FAVORİLERİ
Favori Kadın Aktör: Demie Moore
Favori Erkek oyuncu: Stallone 
Favori Renk: Gök mavisi
Favori Ressam: Van Gogh
Futbolun dışında sevdiği sporlar): Tennis, masa tenisi basketball
Favori Ay:Eylül
Favori Hayvan: Pichichi (Alman çoban köpeği)
Favori Ülke: Brazil
Brezilya dışında sevdiği şehir: Barcelona
Favori Oyuncu: Zico






İSTATİSLİKLER

Klüpler
1990 - 1991 Social Ramos Klup (Rio): 12 Maçta/8 Gol
1991 - 1993 São Cristovão (Rio): 54 MAçta/36 Gol 
1993 - 1994 Cruzeiro (Belo Horizonte): 60 Maçta/58 Gol 
1994 - 1996 PSV Eindhoven : 56 Maçta/55 Gol 
1996 - 1997 FC Barcelona : 37 Maçta/34 Gol
1997 - 1998 Inter Milan 
Uluslararası Arenada Milli Takım Formasıyla: 35 Maçta/25 Gol
Uluslararası Arenada Sahneye Çıkması: 24.3.1994 vs Argentina (2:1). 
Başlıca Şeref Ödülleri
1991 - Güney Amerika 16 yaş Altı Milli Takım Şampiyonluğu
1994 -Tetracampeón olmak için Brezilya Dünya Kupasına Katılan Üye
1995 - Kupa Amerika'da Brezilya adına şampiyonluk yaşamış
1995 - Hollanda Ligi'nin en iyi golcüsü 
1996 - PSV Eindhoven Hollanda Kupasını Kazanmış
1996 - 1996 Olimpiyatları Futbol Turnuvas'ında Brezilya'ya
Bronz madalya kazandırmış
1997 - FC Barcelona'dayken Kupa Galipler kupası
1997 - Kupa Amerika'da Brezilya adına şampiyonluk yaşamış






kaynak: http://www.webcanavari.net/o-o-p-r-s/ronaldonun-hayati-t114880.0.html alınmıştır.

Ronaldinho


 Ronaldo de Assis Moreira

Doğum Tarihi: 21/03/1980
Doğum yeri: Porto Alegre
Milliyeti: Brazilian
Boy; 180cm
Kilo;: 80kg
Mevkisi: Forward
Sırt Numarası: 10





21 Mart 1980 tarihinde Brezilya'nın Porto Alegre şehrinde çok fakir bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur. Aile geçimini Ronaldinho'nun ağabeyi Assis'in futboldan kazadıklarıyla sağlamaktaydı. Ülkenin yarısından fazlasının fakirlik çektiği Brezilya'da hemen hemen her çocuğun kurtuluş yolu olarak görülen futbol Ronaldinho için de bir hedefti. İlk idolü ve hocası da Asssis oldu.


Kulüp Kariyeri



Adını ilk olarak Mısır'da yapılan 17 yaş-altı Dünya Kupası'nda gol kralı olarak duyuran Ronaldinho, ilk profesyonel anlaşmasını 1998 yılında Gremio Kulübüyle yaptı. 2001 yılına dek oynadığı bu kulüpten ayrılıp Paris-Saint Germain'e 5 yıllık imza attığında, iki takım arasında bonservis bedeli konusunda anlaşmazlık çıktı. Bu anlaşmazlığın hukuki alana taşınması sonucu Ronaldinho 6 ay futboldan uzak kaldı. Sonunda 4,5 milyon dolarlık bonservis bedeli tespit edildi ve Ronaldinho tekrar futbola döndü. PSG'deki ilk yılı pek de parlak değildir. Özellikle Ronaldinho'nun Paris gecelerine düşkünlüğü yüzünden teknik direktörü ile yıldızı barışmadı. Fakat 2002 yılındaki başarılarıyla daha büyük bir takıma gitmek istediğini açık açık söyledi. Fakat sözleşmesi yüzünden takımında kalmak zorunda kaldı. Fakat PSG, 2003 yılında Avrupa Kupaları'na katılma hakkı kazanamayınca Ronaldinho'yu satış listesine koymak zorunda kaldı. Alıcı adayları listesinin an başında David Beckam'ı Real Madrid'e kaptıran Manchester United vardı. Hatta Ronaldinho neredeyse Manchester'lı kabul ediliyordu. Fakat elini çabuk tutan FC Barcelona 19 Temmuz 2003 tarihinde, 27 Milyon Euro bonservis bedeliyle transferi bitirdi. FC Barcelona'daki ilk maçına 27 Temmuz 2003 tarihinde çıkmış, çok istediği İspanya Lig Şampiyonluğunu ise 2004-2005 sezonunda ulaşabilmiştir. Şu an en büyük hedefi Şampiyonlar Ligi'ni kazanmak olduğunu söyleyen Ronaldinho halen FC Barcelona'nın en büyük hücum gücüdür.







Milli Takım Kariyeri

1999 yılı, bu güne kadar 42 kez milli formayı giyen Ronaldinho'nun, milli takım kariyerinin başladığı yıl oldu. Amerika Kupası için milli takıma çağrıldı ve 26 Haziran 1999 tarihinde ilk defa milli formayı giydi. Bu turnuvada Paraguay'a attığı gol, millli takım adına attığı ilk gol olarak kayıtlara geçti. 2001-2002 yılında futboldan uzak kaldığı 6 ay yüzünden 2002 Dünya Kupası için Brezilya Milli Takım'ına alınmayacağı düşünülüyordu. Fakat dönemin teknik direktörü Felipe Scolari beklentileri boşa çıkardı. Ronaldinho oynadığı futbol ve attığı iki gol ile Scolari'nin ne kadar doğru yaptığını göstermiş oldu. Özellikle 30-35 metreden İngiltere attığı gol jeneriklikti. Zaten Dünya Kupasını da kazanan Brezilya oldu.



Öznitelikleri

Dünyada yükselen pres, fizik-kondisyon ve oyun bozmaya dayalı, savunma ağırlıklı futbol anlayışına karşı sürat, teknik, yaratıcılık ve oyun kurmaya dayalı estetik futbol anlayışının en büyük temsilcisi olan Ronadinho'nun en büyük futbol yeteneği hiç kuşkusuz topa olan hakimiyeti. Kısa vuruşlarla top sürme, kısa alanda çalım, bacak arası gibi bilinen her türlü adam adama hücum varyasyonlarında üstün bir yeteneğe sahip olamasının yanında kendine has yan çalımlarında top, ayağına yapışıkmış görüntüsü verir. Bu top hakimiyeti, sürati ve vücut çalımı ile birleşince neredeyse tutulmaz bir oyuncudur. 2 Aralık 2004 tarihinde Şampiyonlar Ligi grup maçlarının dördüncüsünde, AC Milan'a karşı maçın sonlarına doğru, bütün bir takıma vücut çalımı atarak kaydettiği gol yeteneklerinin özeti gibidir. Sürati dolayısıyla açık alanda da çok tehlikelidir. Ayrıca serbest vuruştan veya oyun içinde mesafe ne olursa olsun gol atabilir.



Ağırlıklı olarak sağ ayağını kullanır. Gerek maç esnasında, gerek serbest vuruşlarda mesafa tanımaksızın kaleyi bulabilir. Ama gol atmaktan kadar attırmayı da sever. Verdiği uzun mesafeli paslar da çok başarılıdır. Hem süratli hem de çabuk olma vasfına sahip ender oyunculardandır. Bu yüzden hem açık alanda hem de dar alanda çok tehlikelidir.



Her ne kadar oyun kurucu vasıfları olsa da Ronaldinho klasik anlamda bir oyun kurucu değildir. Daha çok hücum hattı ile orta sahanın arasında serbest adam veya ileriye dönük orta saha oyuncusu olarak sol iç koridorda oynar. Oyun kurgusunu değiştirme, gerekirse oyunu yavaşlatma gibi kabiliyetleri olması gereken oyun kurucu gibi takım sisteminin gerçek ağırlık merkezi değildir. Fakat sahip olduğu hücum gücü, ağırlık merkezinin ona kaymasını sağlar.



Maradona, Pele gibi gösteri özellikli kaliteli futbolcuların günümüz temsilcisidir. Çalım yeteneğini geliştiren ve yeni çalım stilleri bulan/uygulayan bir futbolcu olarak -yaşı da dikkate alınırsa- futbol tarihine geçeceği kesin gibidir. Ayrıca diğer teknik futbolculardan farklı olarak savaşçı ve mücadeleci yapısı farklılığını belirginleştirmektedir.



Başarıları

Kulüp 
2004-2005 İspanya Lig Şampiyonluğu 
Milli 
2002 Dünya Kupası Şampiyonluğu 
1999 Amerika Kupası Şampiyonluğu 
1997 17 yaş-altı Dünya Şampiyonluğu 
Bireysel 
2004 FIFA Dünyada Yılın Futbolcusu Ödülü 
1997 17 yaş-altı Dünya Şampiyonası Gol Krallığı



Kaynak: http://www.msxlabs.org/forum/spor-ww/10086-ronaldinho-ronaldinho-kimdir-ronaldinho-hakkinda.html#ixzz1rBjp10WG

ALEX DE SOUZA

ALEX DE SOUZA

Alex, tam adıyla Alessandro De Souza, 14 Eylül 1977'de Coritiba'da dünyaya geldi. Doğumundan bir hafta önce ülkede büyük bir coşkuyla kutlanan Bağımsızlık Günü'nün heyecanı bitmeden, Souza ailesi bir mutluluğu daha dünyaya gözlerini yeni açan oğulları ile yaşadı.

Brezilya'nın güneyinde Parana eyaletinin başkenti olan Coritiba'da dünyaya gelen minik Alexandro'nun hayatı da yaşıtları, kendisinden büyük vatandaşları ya da kendisinden sonra doğanlardan çok farklı değildi. Uzun ve muhteşem güzellikteki Brezilya sahillerinde diğer tüm akranları gibi kum ve top, gün içinde uykudan sonra Alex'in en fazla vaktini alan iki candan arkadaşıydı.

Doğduğu kent olan Coritiba; Sao Paulo ve Rio de Jenairo gibi ülkenin sayılı iki şehrinin hemen altında olmasına rapmen oralara göre oldukça sakindi. Alex de yapı olarak sakin, fazla etliye sütlüye karışmayan örnek bir çocuktu. Böyle bir ortamda yetişen minik Alex'in futboldaki yeteneği ise her geçen gün büyüyordu.


Babasına rağmen futbolcu oldu

Alex, birçok arkadaşı gibi doğduğu yer olan Coritiba'nın alt yapısında profesyonelliğe gidecek yolda ilk adımlarını atmaya başladı. Ve futbola yıldız kategorisine yükseltecek olan kader önüne ilk önemli fırsatı 9 yaşında çıkarttı.

Alex'in mahalledeki en iyi arkadaşı Silvio, ona Coritiba'nın alt yapısında birlikte oynayabileceklerini söyledi. Artık Alex'in gözü hiç birşey görmüyordu. O da hayranlık duyduğu Zicove Romario gibi yıldız bir futbolcu olabilecekti. Ancak otoriter bir kişi olan babası Adenir, oğlunun futbol oynamasına izin vermiyordu. Onu okutmak ve iyi bir meslek sahibi yapmak amacındaydı. Alex'in futbolcu olma fikrini babasına kabul ettirebilmesi için ona çok iyi bir futbolcu olduğunu ispatlaması gerekiyordu.

Alex yeteneğini gösterme yolunda pek çok zorlukla karşılaştı. Çünkü Coritiba'nın futbolcu adayları çok fazlaydı. Seçmeşerde Alex'in üstün yeteneklerini ancak 10 dakikalık bir süre içinde göstermesi gerekiyordu.

İlk hocası "Profesör" lakaplı bir teknik direktördü. Alex'in yeteneklerini ilk keşfeden de o oldu. Profesör, Alex ile özel olarak ilgilenilmesi gerektiğininin ve antremanları hiç aksatmamasının şart olduğunun farkındaydı. Ama baba baskısı nedeniyle Alex idmanlara ancak gizlice geliyor, bazen de çalışmaları kaçırıyordu. Bunun üzerine devreye giren, Profesör, bir gün Alex'in evine giderek babasıyla özel olarak görüştü ve kendisine oğlunu çok iyi bir futbol kariyerinin beklediğini, dünya çapında bir oyuncu olabileceğini söyledi. Alex'e destek olmasını istedi. Profesör'e göre Alex, byüük bir yetenek ve işlenmemiş bir madendi. Bu sözler Sambası'nın babasını yumuşattı ve gereken izin çıktı.


Futbolcu annenin oğlu

Futbolla yatıp futbolla kalkan bir ülkenin vatandaşı olan Alex'in yine de akranlarına göre önemli bir avantajı vardı. Hem babası hem de dayısı futbolla iç içeydi ve amatör olarak sahada top koşturuyordu. Doğduğu yerde futbol o kadar çok seviliyordu ki bir bayan takımı bile vardı. Ve daha da enteresanı Alex'in annesi Leni, bu bayan takımının golcüsüydü (Cordelia'nın notu: Kız halaya oğlan dayıya derler, Alex direk anneye çekmiş ). Hatta Sambacı'nın annesi hamileliğinin ilk dönemlerinde bile zaman zaman futbol oynadığı için Alex daha dünyaya gözlerini açmadan kendisini futbol arenasında bulmuştu bile! Alex'e göre hem babası, hem de dayısı profesyonel futbolcu olabilecek kadar iyi oyunculardı. Ancek babasının kendi aile sorumlulukları ön plana geldi ve futboldan uzaklaştı. Dayısı ise Alex'in dedesinin ölümünün ardından 7 kardeşin en büyüğü olarak ağır bir yükün altına giriyor ve o da futboldan tamamen kopuyordu.


Milli formayla 15'inde tanıştı

Brezilya'nın önemli futbolcularından olan Alex, milli formayı 66 kez giydi. Henüz 29 yaşında olan Sambacı, milli takım havasını daha 15 yaşında solumaya başladı. Haziran 1992'de 17 Yaş Altı Milli Takımı'na seçildi ama sakatlanınca oynayamadı. Sonraki yıllarda alt kademelerde 19 kez Mavi-Sarılı formayı giyen Alex, 45 kez de A Milli oldu. Milli Takımı'da Romario, Rivaldo, Ronaldo, Roberto Carlos, Ronaldinho gibi tüm dünyanın yakından tanıdığı isimlerle dostluk kurdu. 1995'te profesyonel olan Alex, A Milli takım formasıyla 1999'da Kupa Amerika, Genç Milli Takım'la da 2000'de Pre-Olimpik Şampiyonluğu yaşadı. Ancak 2002'deki Dünya Kupası kadrosunda yer alamadı.


Alexotan Yakıştırması

Futbola Coritiba'da başlayan Alex'in, 1996 Toulon Turnuvası'ndan sonra piyasası arttı. 1997 yılının devre arasında Palmeiras'a transfer oldu. Burada önemli başarılar yaşarken spor yazarları Alex için ikiye ayrılmıştı. Kimileri "Brezilya'nın aradığı 10 numara" diyordu. Kimisi de durağan ve pek de hırslı görünmeyen yapısıyla günün futboluna uymadığını ileri sürüyordu. Hatta lakap da bulmuşlardı. Oyun içinde uzun süre kendisini gizlediğği ve kararsız futbol sergilediği için ona "Lexotan" uyku hapından esinlenerek Alexotan lakabı takılmıştı. Ama zaman geçtikçe onu eleştirenler bile Alex gerçeğini kabul etmişti.


En kötü günlerini Parma'da yaşadı

Palmeiras'tan sonra Flamingo ve Cruzeiro forması giyen Alex'e Avrupa'dan ilk teklif Parma'dan geldi. 2000-01'de Avrupa'ya açıldı. Ancak macerası kısa sürdü. Daha ilk idmanda Teknik Direktör Malesani'nin planında olmadığını anladı. O gece uyuyamadı. "Ben buraya neden geldim?" diye düşündü ve kararını verdi. Parma'dan hemen ayrılacaktı. Sonunda Brezilya'nın en ünlü kulüplerinden Flamengo'ya kiralandı. Ama "Avrupa'da başarılı olamadı" damgası yiyerek geldiği yeni takımında bu psikoloji ile takıma bile giremedi. Tekrar Cruizero'ya döndü ve burada kendine geldi. 2004'te de Fenerbehçeli oldu.


Çocukluk aşkıyla nikah

Futbola başlarken idol olarak Zico'yu seçen Alex, Brezilya Milli Takımı'nın oyuncusu olunca ikinci büyük hayalini de gerçekleştirdi. 1999'da Kupa Amerika'da şampiyonluğa ulaşan Sambası, çocukluk aşkı ile nikah masasına oturdu. Diane ile küçük yaşta başlayan arkadaşlıkları 2000'de ömür boyu ayrılmamak üzere birleşti. 23 Aralık 1999'da nişan yapan genç çift, 9 Mart 2000'de evlendi, 29 Haziran 2000'de ise kilisede nikah yaptı. Genç çiftin mutluluklarını 25 Nisan 2004'te dünyaya gelen Maria Eduarda perçinledi. Minik yavru, Alex ve Diane çiftinin evlerinin neşesi, yaşamlarının rengi oldu.


Frikik mühendisi

Alex de Souza, futbol hayatı boyunca 250'ye yakın gol attı. Bunların çoğunda da kalecileri frikik atışlarıyla avladı. Transfer olduğu ilk sezon Fenerbahçe formasıyla attığı 29 golün yaklaşık yarısını ölü toplara hayat vererek kaydetti. Geçtiğimiz sezon Diyarbakır ve Kayserispor ağlarına gönderdiğ füzeler, frikikteki ustalığını bir kez daha ortaya koydu. Samsunspor'a attığı rövaşata ise Alex'in en estetik gollerinden biri olarak hem tribündeki onbinlerin, hem de televizyonlardan izleyen milyonların gözlerinin pasını silen nitelikteydi. Sambacı'nın kaydettiği her gol, jenerikleri süsleyecek güzellikte.


Sambanın fanatiği

Brezilyalı Alex'in, ülkesinin müziğinden, kültüründen etkilenmemesi mümkün mü? Fenerbahçemizin yıldız oyuncusu bu nedenle en çok Samba müziği dinliyor. Ülkesinin ünlü oyuncularının filmlerini izlemeye bayılıyor.

Sevdiği müzik: Samba.. Saatlerce Bethcarmalho ve Zeco Pagodinho dinler.
Sevdiği artistler: Antonio Faguntes, Arlete Sales
Tv'de favorileri: Futbol ve dizi filmler
Parfümü: Calvin Clein
En sevdiği yemek: Siyah fasülye, balık, et yemekleri, İstanbul'a geldikten sonra döner..
Arabası: Chrysler
Beğendiği Film: Macera ve doğa ile ilgili filmler
Hobileri: Salon futbolu eğlenceli geldiği için oynamayı sever. NBA maçlarını izler. Jason Kidd hayranı.
Batıl inancı: 10 numaranın uğuruna inanır, sahaya sağ ayakla çıkar.